20 Nisan 2012 Cuma

Anne Kuş

Anne olmak...Allah herkese nasib etsin inşallah böyle birşey herhalde.
O bir Anne ,yavruları için en güvenli yeri düşünüyor.Düşünüyor ,taşınıyor ve nereye yuva yapıyor.TÜTÜ nün balkonundaki saksıya .Üstelik bu balkon kapalı bir balkon.Camın açık olduğu bir an kolacan etti herhalde.Sonrası ise TÜTÜ nün onu orda farketmesi ve camı yarı aralık bırakması oldu.EEE onunda arada şöyle bir dolaşmaya ihtiyacı var.

8 Eylül 2011 Perşembe

Ve yıllar sonra

Çok uzun bir zaman oldu 1.5 senedir geri dönmeye çalışıyorum ama olmadı.Belki artık olur.Yeni hikayeler ve masallarla belki...

3 Mayıs 2009 Pazar

Problem mi var?

14 Nisan 2009 Salı

Süleymaniye

Geçtiğimiz pazar günkü gezimizin son ayağı olan Süleymaniye.
Dokusu,havası ve çağlar ötesi mimarisi ile Süleymaniye.
Benim gibi İstanbul Üniversite'sinde okuyan herkesin yakından bildiği,muhakkak bahçesinde birkez dolaştığı veya tam karşısında yer alan esnaf lokantalarında en az birkez yemek yediği bir yer.90 lı yıllardan bu yana lokantalar çok değişmiş,daha çok turistik bir havaya bürünmüş.Benim okul yıllarımda,öğrencilerin rahatlıkla yemek yiyebildiği bir yer idi.O kuru fasulyesi yok mu.Hımmmm kışın bir harika olurdu.O dönem Nurettin Sarısözen İstanbul Belediye Başkanı,derlerdi ki her öğlen kocaman bir kazan kurufasulye belediyeye gidiyor.






















11 Nisan 2009 Cumartesi

Pazar Gezisine Devam

Geçtiğimiz pazar günü ,oldukça uzun bir gün olmuştu bizim için.Bahsettiğim gibi ilk önce İstanbul Ağaç A.Ş. gitmiştik.Ordan dönüşte Eyüb istikametine doğru sahilden ilerleyelim diye düşünmüştük.Şöyle deniz havası ala ala.Tam Feshane'nin önünden gecerken kalabalığı görünce-içerisi cıvıl cıvıldı- çocuklar için iyi bir fırsat diye düşünerek kendimizi içeri attık.Feshaneyi biliyorsunuz daha çok Ramazan etkinlikleri ile kendini duyuruyor ama.Bahçesinde oldukça büyük bir çocuk eğlence parkı var.Harikaydı.Büyük kızım özellikle çok eğlendi.O kadar yorgun düştü ki ikisi de arabaya biner binmez uyuya kaldılar.Ben de eşime, hadi şöyle güzel bir çay içelim hazır çoçuklarda uyumuşken dedim.Nerde içeceğiz ,eve gidelim deyince, benim suratımın halini görüp hemen vazgeçti.Ben bir yer biliyorum diyerek onu Süleymani yeye götürdüm.Yarında Süleymaniye resimleri burada.













7 Nisan 2009 Salı

Pazar Gezisi

Bu pazar günü İstanbul harikaydı ,nefis bir güneş vardı ,pırıl pırıl bir hava,bol oksijen. Hafif hafif efes poyraz zaman zaman soğunu hissettirse de,arada soğunun bedeninizi ısırdığını duyumsanız da bu ancak gölgede mümkün oluyordu.Güneşte ise herşey mükemmeldi.
Sabah erkenden çıkmayı planlasak da dışarı,ancak 11 gibi kızları kaptığımız gibi kendimizi ancak dışarı atabildik.Doğruca İstanbul belediyesine ait bir işletme olan İstanbul Ağaç A.Ş nin yolunu tuttuk.Alibeyköyün de olan bu yer,bütün istanbul'un peyzaj düzenleme için gereksinimi olan bütün yeşil bitkilerini karşılamaya çalışıyor.Beklediğimden de güzel bir yer olduğunu görmek keyif verdi doğrusu.Oldukça zengin bir ağaç kolleksiyonu,çeşit çeşit bitkiler ve tabiki lale,sümbül ve nergisler...
Oldukça hoş 1 kaç saat geçirdik orada. Çocuklarınız ile giderseniz sıkılmamaları için küçük bir oyun parkının da olduğu yer hem istediğiniz bitkilerinizi bulabileceğiniz bir yer hem de güzel bir vakit geçirebileceğiniz bir yer konumunda.Ancak şunu eklemem lazım,bitki çeşitliliği açısından çok geniş bir yelpazeye sahip değil.










19 Mart 2009 Perşembe

Basra Muhribi


Dile kolay 12 sene ,12 sene cepheden cepheye giden ,genç bir delikanlı iken gözü yaşlı taze eşini arkasında bırakan binlerce gençlerden biri Dedem.Babamın Babası,Atam ,hiç tanımadığım,tanıyamadığım yanım,bir parcasını taşıdığım ...

Babacığım babasından çok sık bahsederdi.Öldüğünde Babam 16 yaşında daha lise talebesi.Babanem 5 çocukla dul kaldığında 45 yaşının üzerinde 50 ye merdiven dayamış.Askere gidecek bir çocuk ve gerisinde 4 tane daha bakılacak boğaz.Sıkıntı görmemişler babamlar,o döneme göre gayet rahat bir yaşamları olmuş,dedem ileri görüşlü,ticari zekası gelişmiş ve tuttuğunu koparan bir cengaver.Niyemi Cengaver, 12 sene o savaş bu savaş derken sağ salim memleketine dönebiliyor .O sağ salim dönüyor ama eşi vefat etmiş.Peki ya Babaannem bu farklı bir hikaye.Biz gelelim 12 senelik döneme;

Rahmetli Amcam Dedemin Askerlik hikayelerinden çok bahsederdi.Gözümde kimi zaman,karadenizin hırcın dalgaları arasında ,acık yeşil gözlerini ufka dikmiş,kaşlarını çatarak gelecek fırtınayı tahmin etmeye çalışan bir denizci,kimi zaman ise işgal altındaki İstanbul sokaklarında türlü türlü maceralara atılan karadenizli genç bir yiğit canlanır.Bunların abartısı var mıdır,bana anlatılanlara göre yoktur.

Bir karadenizliden askerde bir denizciden başka ne olabilir.Yusuf Çavuşta denizcidir.Denizcilerin hası .Hası ya .Dedem diyemi.Tövbe değil .Ayakta kaldığı,her gecen günle,yaşam nefesi aldığı her sabahla beraber daha da piştiği,tecrübe kazandığı için.Tecrübe önemlidir,gencecik delikanlıların ellerine kınalar sürülerek ,yollandığı bir yaşam savaşında tecrübe tabiki önemlidir.

Amcam söyle başlardı ;Babam bir gün İstanbul da ,İstanbul işgal altında .Her yer tehlikeli ,her yer tuzak,gece sokakta kalmaya gelmez.Böyle gecelerden birinde,Yusuf Çavuş gideceği yere yetişemiyor,hava kararmak üzere,kendine kalabileçeği bir han ararken ara sokaklardan birinde birden bir kapı açılıyor.Karşısında bir Papaz efendi.İçeri girmesini işaret ediyor.Böyle zamanda nasıl olur derken,içinde binbir şüpheyi de barındırarak,biraz ürkek ,biraz tedirgin kendini içeri atıyor.Karşısında ki kişinin ne yapacağını merak ederken,O onu bir dolapla gizlenmiş bir kapıdan içeri sokuyor.Papaz efendi kapıyı arkasından sıkıca kapattıktan sonra,içeride gaz lambası yakıyor.Gördükleri karşısında dehşete düşen dedem ,Paapazın sesi ile kendine geliyor.Evet ben müslümanım.Fakat dinimi saklamak zorundayım ancak bu şekilde insanlara yardım edebiliyorum diyor.Bunu defalarca dinledim.Bu ve buna benzer bir sürü hikaye duymuşsunuzdur,ağızdan ağıza dolaşan.İşte ilk ağızdan dinleyenlerin anlattığı.

Ve Basra Torpidosu,
Ve O Savaş
ÇANAKKALE

Dedem Çanakkale savaşına Basra Torpidosunun Çarkçıbaşısı olarak katılmış.Yavuz ve Midilli Fırkateynlerine eşlik ediyormuş,diğer torpidolar gibi Basra.Babacığımla Beşiktaştaki Deniz müzesinde Resmini çok aradık bulamadık Basra nın.Bir de O müzede hemen hemen her gemi mürettabatının bir listesi olmasına rağmen Basra nın yoktu.Bizim için bayağı üzücü bir durumdu.Hala bir anlam veremem buna.Küçük diyemi yoktu anlayabilmiş değilim.Ve savaştan bir kesit,gene Dedemin ağzından;

Savaşın o en korkunç taarruzunun olacağı gün,Karadaki birlik komutanları,denizde bulunan bütün askerlere karaya çıkıp savaşa katılma emri veriyor.Acil durum personeli dışında gemilerdeki çoğu asker karaya sevk ediliyor.Basra Torpidosu içinde geçerli olan bu karar,askerlere bildirildiğinde hepsi şehadet naraları eşliğinde filikalara doluşuyor.Dedem ve bir kaç subay kalıyor.Dedem torpidonun çalışması için gerekli olan kişi olduğu için,subaylar ise kendi aralarında kimin kalacağına ,kendileri karar veriyorlar.Gitmek isteyen askerlerin arasında zayıf çelimsiz gençten bir delikanlı da var,isterse kalabileceği söyleniyor kendisine ama hayır orda olmalıyım kumandanımla beraber diyor ve ısrarla gitmek istiyor.Ve Allah Allah sesleri arasında filikalar yola çıkıyor.

Taarruz tarih kitaplarına kendini kanla yazdırıyor,ölülerin dağ olduğu ,akan kanla denizin renginin değiştiği bir savaş.Denizde açıkta bekleyenler,Taarruz sonunda karaya çıktıklarında karşılaştıkları manzara karşısında hıçkıra hıçkıra ağlıyorlar.Ahmetler,Mehmetler toprakla bir olmuşlar Mevlalarına kavuşmuşlar.Peki ya o celimsiz genc,koskaca bir bölükten tek sağ kalan kişi oluyor.Bir siperin içinde buluyorlar onu,dışarı çıkarmak mümkün olmuyor.Tek söylediği -komutanım burayı canın pahasına koru dedi-
Ruhları Şad, Mekanları Cennet olsun İnşallah.